flickr
Özelliği şuydu doktorun:
Hastaları muayene ettiği tekerlekli sedyenin altına bir motor koymuştu. Hiçbir işlevi olmayan, düğmeyi çevirince gır gır işleyen küçük, basit bir motor. Ne motoru olduğu bile belli değildi.
Hasta sedyeye uzanınca, doktor da düğmesini çevirip motoru çalıştırıyordu. Gır gır gır gır'lar arasında muayenesini yapıp teşhisini koyuyor, sonra da motoru kapatıyordu.
Kimse bilmiyordu motorun ne işe yaradığını. Ama yine de ("Vardır bir hikmeti!") doktorun kapısındaki hasta kuyruğu uzadıkça uzuyordu.
Şair Ergül Çetin,
“Aldanışlar” adlı kitabıyla kazandığı M. Sunullah Arısoy Şiir Ödülü’nü alırken dedi ki:
“Yaşadığımız dönemde, şairin en önemli görevlerinden birinin de bu topraklardan gelmiş geçmiş bütün uygarlıklarla tanışmak, yüzleşmek, akrabalıklar kurmak olduğunu düşünüyorum. Hayatın her alanında kuşatılmış, yalnızlaştırılmış, yabancılaştırılmış bireyin karşısında şiirin daha geniş, evrensel bir olanaklar bilgisi olduğunu düşünüyorum. Günümüz şairinin en büyük görevinin, bütün küresel ve bölgesel yıkımlara, yok edimlere rağmen, yalnız ülkesinin değil, çağının coşkusal, büyük yoğunluğunu dile getirmek olduğunu düşünüyorum.”
Çetin’in çığlığı, tüm dünyayı giderek kaplayan yeni ortaçağa karşıdır.
Çetin’in çığlığı, tüm dünyayı giderek kaplayan yeni ortaçağa karşıdır.
20 Mayıs 2013 – Cumhuriyet- Işık Kansu
**
KALKIP BİR DOSTA GİTSEM
kıyıları baştan başa dolaşsam
ayağım değmedik kum
gözüm değmedik mavi kalmasa
çakılların üstüne oturup şehri seyretsem
gürültüsünden uzak
deniz taşlarını birbirine vursam
duysam çırılçıplak sesini taşların…
uzanarak kumlara
seyretsem derinliklerini gökyüzünün
bulutların şekilden şekile girişlerini izlesem
köpükler sıçrasa üstüme
çeksem ciğerlerime olanca tuzunu dalgaların
yorgun akan ırmak gibi duysam serinliğini
alnımda bir uçurumun…
doğrulup bir kaya gibi ufka baksam
saatler gelip geçseler habersiz
martıları seyretsem akşamlara dek
avdan dönen balıkçı motorlarının
kütürtüsünü dinlesem
yeşil bir yaprağın damarlarını
beneklerini seyretsem saatlerce…
bir balıkçı kahvesine uğrasam
hoş beş etsem orda
kalın bıyıklarını seyretsem yaşlı denizcilerin
av yorgunu, tuz yanığı yüzlerini…
sonra kalkıp bir dosta gitsem
sarılsam boynuna açar açmaz kapıyı
kardeşim desem/ kardeşim
dünya güzellikler içinde…
Ergül Çetin (1958)
**
Konvaksiyon meraklıları için:
VARDIR BİR HİKMETİ
Çocukluğumda, Antep'e komşu illerden birinde bir 'motorlu doktor' vardı. Ünü o kadar yaygındı ki, muayenehanesi, bölgeden gelen hastalarla tıka basa dolu olurdu hep.
Özelliği şuydu doktorun:
Hastaları muayene ettiği tekerlekli sedyenin altına bir motor koymuştu. Hiçbir işlevi olmayan, düğmeyi çevirince gır gır işleyen küçük, basit bir motor. Ne motoru olduğu bile belli değildi.
Hasta sedyeye uzanınca, doktor da düğmesini çevirip motoru çalıştırıyordu. Gır gır gır gır'lar arasında muayenesini yapıp teşhisini koyuyor, sonra da motoru kapatıyordu.
Kimse bilmiyordu motorun ne işe yaradığını. Ama yine de ("Vardır bir hikmeti!") doktorun kapısındaki hasta kuyruğu uzadıkça uzuyordu.
Ülkü Tamer